Merzifon Gelecek Partisi İlçe Başkanı Hacı Bekir Kurt gazetemize yapmış olduğu açıklamada;” Coplanan, itilen, kakılan, dövülen ve öldüresiye darp edilen kadın ve çocukların feryat ve figanları arş-ı alayı titretmiş, nasıl bir hırs, hınç, öç, ve linç hali ise ''ÖLDÜRECEKSİN '' diyen meslektaşına ''ÖLÜRSE ÖLSÜN '' sözleri zihinlerimizde silinmez iz bıraktı. Demokrasi ve hukuk devleti ilkelerine yakışmayan, şiddet ve öfke nöbeti görüntüleri .Devlet itibarının ve güvenilirliğinin sarsılmasına neden olan bu menfur hadise görüntülerinin sebebi ne olursa olsun, muhatabı kim olursa olsun 'devlet baba' anlayışına yakışmayan, içimizi kanatan bir vakıa olmuş ve milli hafızamızda yer Almıştır .Aslına bakılırsa bu bir gövde gösterisi, bir korku, kaos ve kargaşa yaratma ya da 'başını kaldıranın başını ezerim' mesajı mıdır bilmem? Zira, asıl ve tek yetkili ağızdan yine 'ÇIT' yok. Belki de bir evrilmenin, otoriter anlayışın ve belki de 'hukuk arkadan gelsin' anlayışının sokakta tezahürüdür. Bu orantısız güç kullanımı, orantısız şiddet uygulamasının başka izahı görülmemektedir. Derhal bağımsız savcılar, kimseden talimat beklemeden millet adına, cumhuriyet adına olaya müdahil olmalı ve gereği ifa edilmelidir. Bu meslek etiğinden, görev tanım ve yetki alan tartışmalarından ziyade, devlete ve millete ahde vefa ve manevi borçtur. Ümit tazeler .Birilerinin çıkıp, bu olayları meşru gösterme gayreti tam bir hayal kırıklığı ve diyet ödeme(%7 için) hatırlatması olmuştur .Sayın D. BAHÇELİ' nin '' bu din tacirlerinin, ajan provokatörlerin kanunsuz eylemlerine şerefli Türk polisi zamanında müdahale etmiş bize göre devletin hükümranlık vasfı isabetle gösterilmiştir.'' söylemini vicdanların hassas tartısına bırakıyorum. Demokratik hukuk devletlerinde yaptırımlar yargı yolu ile yargıç eli ile olur, polis marifeti ile değil. Polisin cezalandırma yetkisi yoktur, yargıya taşıma yetkisi vardır. Gösteri ve yürüyüş bir Anayasal haktır' ve bunun yeri de cadde, meydan ve sokaktır. Bunu en iyi bilenlerden olduğunuzu biliyorum. Keşke bu kahraman çıkışınızı, milletin hayat pahalılığı ile sık boğaz edilmesine, her gün yapılan zamlara, bürokrasinin ve mevzuatın dolayısı ile devletin hedef alınmasına gösterseydiniz. Keşke birilerinin değirmenine su taşıyacağınıza, mutfaklardaki yangına su taşısanız. O zaman anlardık ki; siz bizim milliyetçimizsiniz, hükümetin değil. Asıl din tacirliği ve din istismarı her gün başörtüsü kullanıcılığı yapıp, başörtülü hanımlara yapılan zulme sessiz ve tepkisiz kalmaktır. Asıl din tüccarlığı dün 28 şubat uygulamaların mağdur edebiyatını hala kullanıp şimdi susanlardır. İlmi siyaset husumet ve hamaset' ten ibaret değildir. Azıcık Feraset, azıcık Merhamet ve şefkat lütfen zira, doğru doğru, yanlış yanlıştır ve Adalet herkese lazım, şerh olsun” ifadelerine yer verdi.