28 Eylül Merzifon’un İngiliz İşgalinden kurtulduğunu ve İngiliz İşgal Kuvvetlerinin Merzifon’dan çekildiğini ifade eden Merzifon Gençleri Yardımlaşma Ve Dayanışma Derneği Başkanı Mustafa Koçak, yapmış olduğu açıklamada şunları kaydetti: “Yazdıklarım bana, okuduklarınız size aittir. 15 Mart 1919’dan 28 Eylül 1919’a kadar geçen sürede Aziz Merzifon halkı, birlik ve beraberliğin en güzel timsalini, bundan 101 yıl önce İngiliz kuvvetlerine göstererek, Merzifonlu Kara Mustafa Paşanın Viyana’ya saldığı korkuyu İngilizlere yaşatmış ve işgal kuvvetlerinin Merzifon’dan geri çekilmelerine sebep olmuşlardır.
Birlik ve beraberlik içinde olup düşmana korku salarak vatan topraklarından düşmanı püskürten Aziz Merzifon halkına bin selam olsun. Birliğimiz daim olsun. Merzifon Gençleri Yardımlaşma Ve Dayanışma Derneği olarak tam 5 yıldır 28 Eylül Merzifon’un İngiliz esaretinden kurtuluşunu gündeme taşıdık ama nedense kimse oralı bile olmadı...
Yoksa Merzifon halâ İngiliz esaretinde de, ondan mı kimse oralı olmadı? Gaziantep’in kurtuluşunu, Kahramanmaraş’ın kurtuluşunu, İzmir’in kurtuluşunu vefalı halkı coşku ve neşe içinde kutlarken Merzifon’un kurtuluşu neden unutulmaktadır ve hatırlanmamaktadır? Merzifon halkı bu coşkuyu ve neşeyi hak etmiyor mu? Bugün, Merzifon’unun kurtuluşunun 101. yıldönümü. Atalarımız 101 yıl önce; Atalarından miras kalan bu topraklara canları pahasına sahip çıkmıştır. Ama bugün görüyoruz ki! Atalarımızın canlarıyla ve mallarıyla sahip çıktığı bu bereketli topraklar, yetkililerin sorumsuzlukları yüzünden bereketsiz hale getirilmektedir.
Neden bereketsiz hale getirilmektedir? Konuyu biraz daha açalım...
101 yıl önce atalarımız, sömürge devletlerine karşı silahlı, silahsız mücadele vererek bu toprakları Anavatan hale getirdi. Bu büyük ve başarılı bir mücadeleydi. Peki şu an biz bu mücadelenin devamı için ne yapıyoruz. Ne diyordu Şeyh Edebali; Ölenin değil, bırakmayanın ardından ağlamalı. Bırakanın da, bıraktığı yerden devam etmeli. Bizlerde 101 yıl önce bize toprak bırakanların, bıraktığı yerden nasıl devam ediyoruz.O zaman konumuz da toprak iken, İlçemiz köylerinde yaşanan ve çiftçilerimizin mağduriyetleri mevzu bahis olan Örnek projeyle devam edelim; Çeşitli nedenlerle ekonomik olarak tarımsal faaliyetleri yapmaya imkân vermeyecek biçimde parçalanmış, dağılmış, bozuk şekilli parsellerin modern tarım işletmeciliği esaslarına göre ve sulama hizmetlerinin geliştirilmesi için uygun biçimde birleştirilmesi, şekillendirilmesi ve yeniden düzenlenmesi işlemine “Arazi Toplulaştırması” denir. Çok güzel. Buna karşı çıkan yok! Hatta destekliyoruz böyle projeleri... Ama yukarıda bahsi geçen konumuzla, ilçemizde uygulanan ve adına “ Arazi Toplulaştırması “ diye çiftçimize yutturulan proje aynı proje değil! Çünkü yukarıda Çeşitli nedenlerle ekonomik olarak tarımsal faaliyetleri yapmaya imkân vermeyecek biçimde parçalanmış, dağılmış, bozuk şekilli parsellerin modern tarım işletmeciliği esaslarına göre ve sulama hizmetlerinin geliştirilmesi için uygun biçimde birleştirilmesi, şekillendirilmesi ve yeniden düzenlenmesi işleminden bahsettik! Ama bizim
çiftçimize yeni sisteme göre değişmiş tarlalarının tapusunu teslim ettiler sadece. Yani demem o ki; Biz yeni tapunuzu verdik! Siz de gidin yeni tarlalarınızı kendiniz bulun, sınırlarınızı kendiniz düzeltin! Tarıma elverişli hale kendiniz getirin! Bizlik bir şey yok diyorlar. Madem bu projenin amacı dışına çıktığı tespit edilmiştir ve köylülerimizin mağduriyeti söz konusudur, neden yetkililerimiz bu olaya duyarsız kalmaktadır? 101 yıl önce Atalarımızın kanlarıyla ve mallarıyla mücadele ederek kazandığı bu toprakların değeri bu kadar ucuz muydu? Peki ucuz olan toprak değilse, bu durumu ucuz hale düşürenler kimdir? Neden bu durumu ucuz hale getirenlerin cezasını çiftçimiz çekmektedir?
Artık işgaller topraklar üzerinden değil, zihinler ve gıda üzerinden yapılmaktadır. Bu durumda neden üretim yaptığımız topraklarımıza sahip çıkarak, yediğimiz gıdaları kontrolümüz altında tutmayalım.Bölgemiz, 1. Derece Afet bölgesi olduğundan geçen sene yaşanan dolu olayından sonra, bu yıl da kuraklık yaşanmıştır. Çiftçimiz, bu iklim şartlarının olumsuz etkisinden çok etkilenmiştir. Zaten elinde avucun da hiç bir şeyi kalmayan çiftçimize sahip çıkalım.Sahip çıkmadığımız takdirde bu tüketicilerimizin sofralarına da olumsuz yansıyacaktır. Üreticiye sahip çıkmak, aynı zamanda tüketiciye de sahip çıkmaktır. Görev ve sorumluluklarını bilmedikleri gibi, Topraklarımızın da değerini ve kıymetini bilmeyen, sorumlu ama sorumsuz yetkililer yüzünden, çiftçilerimizin yaşadığı ve yaşayacağı mağduriyetlerin bir an önce giderilmesini, görevinin ve sorumluluğunun bilincinde olan sorumlu yetkililerimizden Merzifon Gençleri olarak talep ediyor ve çiftçimizin sesi olacağımızı bir kez daha hatırlatıyoruz.
Biz şimdilik az konuştuk, ama siz çok anlayın. Şimdilik ama şimdilik söyleyeceklerimiz bu kadar. Bizlere gönülden destek veren, muhabbet duyan tüm gönüldaşlarımıza ve değerli hemşehrilerimize Merzifon Gençleri olarak vefalı ve kutlu günler diliyoruz.”