CHP Amasya Milletvekili Mustafa Tuncer açıklamasında; "KHK mağdurlarını ikiye ayırmak lazım. Yargıya intikal edip ceza davası bitmiş olup ceza almış olanlar. Birde yargıya intikal etmiş olsa bile Cumhuriyet savcılığı tarafından takipsizlik kararı verilmiş kişiler olmak üzere ikiye ayırmak lazım. Ceza almış kişilerin aldıkları cezalar zaten belli bir oranın üzerindeyse zaten kamuda çalışmaları mümkün değil. Ama idari soruşturma geçirmiş herhangi bir ceza almamış savcılık tarafından takipsizlik kararı verilmiş, mahkemeye gitmiş mahkemeden beraat almış kişilerin işe iade edilmesi işe geri dönmek istemeyenlere sosyal haklarının geri verilmesi sosyal hukuk devletinin gereğidir. Hiç kimse siyasi hırs şahsi meselesi yüzünden bir başkasını cezalandıramaz.  Temel unsur şudur ki bir kişi suçu ispatlanana kadar masumdur. Mahkemede berat etmiş bir kişinin haklarını geri alması için bir düzenlemeyende gerek yok zaten mevcut yasalarımızın bunu emrediyor herhangi bir pakete gerek yok"dedi.Ak Parti hükümetinin Suriye politikalarınade değinen Milletvekili Tuncer; "Mültecilere verilen haklar konusunda çok büyük yanlışlar yapıldı. Avrupa birliği ile para pazarlığı yapılmıştı. Suriyelilerin bizim ülkemizde asıl konaklama sebebi budur. Avrupa birliği ile para para pazarlığı yapılmıştı Ak Partinin ene büyük hatası da buydu.  Ne paranın birinci taksitinden sonra devamı geldi ne de Suriyeliler sadece mülteci olarak ülkemizde kaldı. Mülteci denilen  kişiye belli bir bölgede yaşam alanı kurulur orada zorunlu temel ihtiyaçları karşılanır daha sonra şartlar elverdiğinde geri gönderilir. Ama bizim ülkemizde mülteciler iş adamı, esnaf oldu patron oldular. Türkiye’deki ekonominin sosyal yaşamın her alanında T.C. vatandaşları gibi her hakka sahipler. Hatta ve hatta eğitim, sağlık bize paralı onlara parasız. Türkiye’de TÜİK  açıklamalarına göre 15 milyona yakın insan işsiz varken onlara ödenen bir ücret söz konusu değilken Suriyelere ücret ödenmeye başlandı. Bu  durum  Suriye’den Türkiye’ye göçü özendirdi.  Çoğu Suriyeli savaştan kaçarak değil burayı kendine yaşam merkezi olarak gördüğü için geldi. Aldığımız bu bela boyumuzu aştı. Şimdi bunun çözümünü aramaya başladılar. Suriye’deki yanlış politikalar bu sonucu doğurdu. Cuma gün altı saatte namaz kılacağız diyenler maalesef Türkiye’yi Suriyeliler için bir cennete çevirdi. Bunun cezasının da kendi halkımız çekiyor"dedi."Ülkede yaşanan işsizliğin boyutunu Sarayda işsizlik olmadığı için, damadında herhangi bir iş yada para sorunu olmadığı için çevresine bakıyor işsiz yok Türkiye’yi de  öyle düşünüyor" diyen Tuncer; " TÜİK işsizlik rakamlarını açıklıyor ama gerçek işsizliğe bakmak lazım. İşsizliğin temel belirleyicisi artık iş bulmaktan ümidini kesip sorulduğunda işsizim demeyeneler. Bu gerçek işsiz oranları göz önüne alındığında ülkenin hiç bu kadar kötü duruma düşmediği görülmekte. Özellikle üniversiteli işsizler çığ gibi büyüyor.  Gerçek enflasyonu görmek isteyenleri pazartesi, Perşembe pazarında bekliyorum. Geçen yıl soğandan patatesten veryansın eden hükümet bakıyorsunuz bu sene durumdan memnun. Eğer enflasyon belirlenecekse öyle ayakkabı çekeceği yada saç tarağı gibi ilginç şeylerle değil pazara markete girip oradaki ürünlere baksınlar. Türkiye’nin her yerinde olduğu gibi Merzifon’da da siftah yapmadan işyerini kapatan esnaflar varki Merzifon Türkiye’nin yaşam standartları göz önüne alındığında  iyi düzeyde olan memur kenti ,  ayrıca organize sanayide gelişmiş olmasına rağmen esnaflar veryansın ediyorsa bu işin sadece saraydaki çevre baz alınarak  yönetilmediğini görmeleri gerekiyor gidişat iyi bir gidişat değil. Bu gidişatı düzeltmeleri de mümkün değil. Yapamıyoruz beceremiyoruz deyip yeni bir çıkış yolunu aramak üzere kapıyı açmaları gerekiyor.  Tabi toplumda eğitim seviyesi düşerse insanların birbirleriyle ilişkileri zayıflarsa ekonomi bozulursa psikoloji de bozulur suçlarda artar bu durum birbiriyle doğru orantılıdır. Bir baba çocuğu için çanta çalışıyorsa bu bir kleptomani değildir bu ekonomik sıkıntının bir sonucudur"dedi.Meclis ve başkanlık sistemi ile ilgili çarpıcı açıklamalarda da bulunan CHP Amasya Milletvekili Mustafa Tuncer; "24 Hazirandan sonra meclisin yetkileri baya bir tırpanladı. Meclisin en önemli görevlerinden olan bütçe kanunda bile meclis çalışmaları bir önceki parlamenter rejimdekine göre yetkisizleştirildi.  Şu an meclisten sarayın istemediği hiçbir kanun çıkmıyor. Ak partili milletvekili bir arkadaşın herhangi bir konu ile ilgili kanun teklifi verip mecliste görüşülmesi mümkün değil. Her karar saraydan çıkıyor. Meclis olmazsa bu rejimin adı tek adamlığa diktatörlüğe kayar meclis bunun önünde bir koruma kalkanı gibi. Meclisin varsa seçilmiş milletvekillerin varsa demokratik bir ülkesin demektir. Ak Partide nihayet meclisin zayıflaması durumunda ile kendilerinin de zayıfladığını anladılar ki bu konuda Cumhurbaşkanı da artık bakanlara meclisi dikkate alacaksınız şeklinde açıklama yaptı.  Meclisi güçlendirsek bu ülkede demokrasi güçlenir üretim artar. Milletvekili sayısını arttırmak meclisi güçlendirmiyor önemli olan yasama yürütme yargı dediğimiz o üç erkten,  yasama faaliyetinin bağımsız olarak çalışabilmesidir. Başkanlık diye adlandırdıkları sistemin aslında faydalı bir sistem olmadığını hem ülke hem de kendileri için yarar getirmediğini görenler var ama dillendiremiyorlar. Cumhurbaşkanıda aslında bu rejimin hata olduğunu fark etti sadece geri adım atamıyor"dedi.Mecliste kabul edilen yargı reformu ile ilgili bir avukat olarakta açıklama yapan Milletvekili Tuncer; "Bu bir yargı reform değil.  Çünkü hala Yüksek yargı organlarında yapılan atamalarda siyasetin el çektirilmesi de söz konusu olmadı.  Bunları yine Cumhurbaşkanı atamaya devam ediyor. Bu sebeple de buna yargı reformu değil  ceza kanununda yapılan bir takım değişikler düzeyinde bakmak lazım. Yargı reformu paketi diyerek ilkbahardan itibaren çok büyük bir reklam yapıldı. Söylenen sözlerde bu paketle birlikte yargının Türkiye’de dünyada tamamen evrensel normlara kavuşacağı dünyadaki en ileri hukuk sistemlerinden birinin kurulacağı şeklinde sözler sarf edildi. Bu paketle birlikte af gündeme geldi. Köklü değişikler konuldu ama masaya gelen hiç de o şekilde olmadı. Muhtemelen Ak Parti ile Milliyetçi Hareket Partisinin bu konuda anlaşamadığını düşünüyorum. Tek paket olarak geleceği söylenen ki biz milletvekillerine aylar önceden yargı paketi strateji belgesinde bu hususların hepsi vardı ve tek paket olarak gündeme getirilecekti ama maalesef masaya geldiğinde yargı paketi 1 diye nitelendirdiler  ve sadece üç beş tane konuyu düzenleyen bir paket oldu. Bundan sonra geleceği söylenen Paket gelecek mi gelirse ne zaman gelecek bilmiyoruz.  Bu paket yargıda beklenen anlamda bir düzenleme sağlamamıştır. Birkaç hükümde iyileştirme olmuştur KHK mağdurlarını zaten kapsamıyor.  Biz burada şuna itiraz ettik. Getirilen düzenlemede resmi gazetede yayınlandıktan sonra 15 gün içinde bu konuda mağdur olanlar varsa Yargıtay’a başvurabilir diyor. Resmi gazeteler gazete bayilerinde satılmıyor, internet üzerinden de bunu taklip eden çok fazla kişi yok. Bunun doğru olanının resmi gazetede yayınlanmasından sonra değildi mağdur olanlara mahkemeler yâda Cumhuriyet savcılıkları kanalıyla bir tebligat yapılması tebligattan 15 gün sonra itiraz yolu açıklaması diye bir öneri sunduk ama önerimiz kabul edilmedi"dedi.