Hazreti Hüseyin’in Kerbela’da şehit edilişinin yıldönümü dolayısıyla Piribaba Cemevi’nde düzenlenen Aşure Günü etkinliğinde konuşan Piribaba Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı Cengiz Doğmuş; “Bugün burada Hz. Hüseyin ve Kerbela’yı anmak ve matemimizi paylaşmak için toplandık. Hz. Hüseyin, şehadeti ile bütün insanlığa mesaj vermiştir. Verdiği mesajında; sonu ne olursa olsun asla yezide, dolayısıyla zalime ve onun zulmüne boyun eğilmemesi gerektiğini göstermiştir. İnsanlık var oldukça, İmam Hüseyin, mazlumların ve masumların ışığı olmaya devam edecektir” dedi.
Kerbela iyi ve kötünün, zalimle mazlumun, lanetli ile kutsalın, karanlıkla aydınlığın hesaplaşması olduğunu da belirten Merzifon Piribaba Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı Cengiz Doğmuş; “Kerbela, bir insanlık dramı ve bir insanlık ayıbıdır. O gün Kerbela’da Şah Hüseyin’i ve yakınlarını katleden yezidin zihniyeti; Ne yazık ki 21 yüzyılda dünyanın dört bir yanında hala hüküm sürmekte ve yeni Kerbela’lar yaşanmaktadır. Bu zulümler Emperyalist ülkelerin sömürü düzeninin devam etmesini sağlamak için benim gibi düşüneceksin, benim gibi ibadet edeceksin, benim dünya görüşüme göre yaşayacaksın mantığı ile yapılmaktadır.Adaletini ve demokrasisini yerleştirmiş, farklılıkları bir zenginlik olarak gören ülkeler; emperyalist güç odaklarının oyun alanı olmaktan kurtulurlar” dedi.
İki yıl önce meydana gelen hain Fetö darbe girişimi ile ilgili görüşlerini de açıklayan Cengiz Doğmuş; “İki yıl önce ülkemiz 15 Temmuz 2016’da Fetullah Gülen cemati tarafından yapılan başarısız bir darbe girişiminden kıl payı kurtulmuştur.Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana, kendilerini dindar ve zararsız gösteren; Ama gerçekte emperyalizmin uşaklığını yapan bu sözde dindarlar devletin bütün kurumlarına yerleşerek ya da yerleştirilerek adım adım devleti ele geçirme noktasına gelmişlerdir.
Bütün bunlar herkesin gözü önünde gerçekleşirken, ne yazık ki devletini yönetenler siyasi kaygılarla bu işgale göz yummuşlar, hatta bu cemaat korunmuş ve kollanmıştır.
Bizler bu ülkenin vatandaşlarıyız. Her yurttaş gibi ülkemizde yaşanan olumsuzlukları doğal olarak etkilenmekteyiz. Devlete sızmış olan bu fitneyi temizlemek iktidarın boynunun borcudur. Bu temizlik yapılırken; adil ve adaletli davranmak, kurunun yanı sıra yaşı da yakmamak elzemdir.
Bu temizlik sadece Kamu Kurum ve kuruluşları ile kalmamalıdır. Cemaat üyelerinin devletin bütün organlarına yerleştirilmesini sağlayan, göz yuman tüm politikacılarda bir an önce yargılanmalıdır. Darbe girişimi üzerinden üzeriden iki yıl geçmesine rağmen hala hiçbir politikacı ne tutuklanmış ne de sorgulanmıştır.Bu darbe girişimi ile devlette liyakatın esas alınması gerektiği, insanların etnik, mezhepsel ya da siyasi görüşü ile değil; bilgi ve birikimi ile işin ehline verilmesinin ne kadar önemli olduğu ortaya çıkmasına rağmen; bu yaşananlarda bir ders çıkarmak yerine kamu kurum ve kuruluşlarında hızla örgütlenen nur topu gibi iki cemaat daha meydana çıkmıştır.
Ne yazık ki daha öncekinde olduğu gibi devleti yönetenler yine sessiz ve her şey normalmiş gibi davranmaya devam ediyorlar. Bu cemaatlerinde 20 yıl sonra devleti ele geçirmeye kalkışmayacaklarının bir garantisi varmıdır” dedi.
İktidardan isteklerini de sıralayan Merzifon Piribaba Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı Cengiz Doğmuş; “Bizlerin bir vatandaş olarak ülkeyi yönetenlerden istediğimiz şunlardır.
Ülkemiz; demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olarak yoluna devam etmeli ve bunu engelleyecek her türlü engel ortadan kaldırılmalıdır.
Devletteki cemaatçi yapılanmalara hızla son verilmelidir.
Bütün tarikat ve cemaatlerin halen işletmekte oldukları öğrenci yurtları, kuran kursları ve eğitim kurumları devletleştirilmelidir.
Milli Eğitim sistemimizin düştüğü bu çıkmazdan kurtulabilmesi için acilen 4+4+4 eğitim sisteminden vaz geçilmelidir.
Sünni inanca sahip vatandaşlarımızın cemaatler tarafından manevi duygularının sömürülmesinin ve suistimal edilmesinin önüne geçecek; nitelikli, bilgili ve donanımlı din görevlileri yetiştirilmelidir” dedi.
Yeni bir anayasa yapılması gerektiğini de söyleyen Doğmuş; “Bütün bunları yaparken tabi ki en önemlisi öncelikli olan yeni bir anayasanın yapılmasıdır.
Bu Anayasa; her şeyden önce toplumsal kesimler ve kimlikler arasında ayrımları değil ortaklıkları ön plana çıkaran bir anaya olmalıdır.
Bu Anayasa; bireysel, kolektif hak ve özgürlüklerin önündeki yasal ve fiili bütün engelleri kaldıran, toplumun bütün farklı kesimleri arasında diyalogların gelişmesini sağlayan vatadaşların evrensel hak ve özgürlüklerini koruyan, güvence altına alan bir çerçeve metin olmalıdır.
Bu Anayasa; insanı merkeze alan bir anayasa olmalıdır.
Bu Anayasa; kültürel ve inançsal çoğulculuğu bir zenginlik olarak algılamalı, farklı kimlik ve kültürlerin barış içinde, eşit yurttaş olarak yaşamasını güvence altına almalıdır.
Bu Anayasa; Belirli bir grubu, dini, mezhebi yada cemaati himaye eden diğer toplum kesimlerine bu himaye ettiği anlayışı dayatan bir anayasa olmamalıdır.
Bu Anayasa; Tam yargı bağımsızlığını ve güçler ayrılığı ilkesini güvence altına alan bir anayasa olmalıdır.
Bu Anayasa; Vatandaşlar arasında din, dil, ırk, mezhep, etnik köken, cinsiyet gibi farklılıklara dayalı her türlü ayrımcılığı yasaklamalı ve bu ayrımcılıklara karşı vatandaşlarını eşit ve etkili bir şekilde korumalıdır” dedi.