Gelecek Partisi Merzifon İlçe Başkanı Hacı Bekir Kurt konu ile ilgili yapmış olduğu açıklamada;” Devletin ve milletin selameti, huzur, güven ve yarınlara ulaşım teminatı için geniş bir mutabakata ve siyasi meşakkate ihtiyaç hasıl iken, bu oluşum ve gayrete sekte vermek, galebe çalmak ve manialar oluşturarak insanlarımızı yanıltma, kafasını karıştırma ve algıları ile oynamak; gerek hak cc ve gerekse halk nezdinde karşılıksız kalmayacağı muhakkaktır. Hiç kimsenin kimseye ne genel, özel ve tüzel anlamda itibar suikastına uğratma, kişisel ikbal ve istikbaline ket vurma ya da yaptığı iyi ve hayırlı işleri ret etmek, niyet ve gayretlerine zarar-ziyan vermek diye bir derdi yoktur, olamaz ve kaldı ki; kamu oyu nezdinde düpedüz akla ve mantığa aykırı davranıştır. İnsanların ihtilaf ettiği fail değil fiildir, kişi değil uygunsuz işi ve konu yandaş-paydaş oligarklara çanak tutan siyasi, bürokratik oligarşi ve avaneleridir. Fakirden alıp zengine veren, verilen ihalelerle ve bankacılık hizmetleriyle servet transferi yapan, kur ve müşteri garantili tezgahlar kuran, halkını yardıma muhtaç hale bile-isteye getiren, onun duygu ve düşüncelerini istismar eden ve buna sessiz kalan, yapılan her türlü hukuk ve adalet tanımazlığa müdahil olmayan, siyasi talimat ve kişisel talep ile çalışan yancı hukuk ve çürük-çarık anlayıştır. Anadolu insanının alın teri ve emeğinin birilerine peşkeş edilmesinde ısrar, kaçak-sığınmacı sorununun masum, sınırlarına sahip çıkmayan ama, Afgan çoban ve kaçak iş gücüne muhtaç, sanayiyi Suriyeliden ibaret gibi dayayan, kartelleşmiş alış-veriş zincirleri ile boğulan, milletin bağrından ve merhametinden doğan hayır kurum-kuruluşları siyasi sirayet kurban edip insanları yardımdan soğutan, dinden ve diyanetten uzaklaştıran, milli olmayan tarım politikaları ile çiftçiyi üretmekten el çektiren, yabancıları sınavsız ve en iyi okullarda burslu okutan, mülakat sistemi ile kendi insanlarını devlet memurluğunda bile uzak tutan haksız ve iltimas geçilmesinedir. Kimsenin kimseden üstün-düşkün olmadığı, her kesin hukuk ve adalet önünde eşit ve bu sistem devlet kontrol ve garantisinde olması gerekliliği, dolayısıyla kimse kendini devletin sahibi ya da onun üstünde görmesi söz konusu dahi edilemez, edemez iken ve buna ne haddi ve nede hakkı yok iken buna bani devlet anlayışının içi boşaltıldı en evvel. Oysa, asıl olan devlet ve adalet idi. Sistem ve işleyiş idi. Ancak, bilgi kıtlığı, kısırlığı, tekdüze ve yeknesak teklif ve telife iltifat eden cahillerle dolduruldu bürokrasi.. Devlet aciz, işlemez ve hantal gösterildi. İnsan ve hükümet fani, devlet ali ve baki iken, ''o giderse devlet batar, biteriz, yıkılırız'' gibi mesnetsiz ama, kibirli söylemler geliştirildi. Bunun gerçekten uzak olduğunun her aklı selimin dillendirmesi ve yalan olduğunun ifade edilmesine ihtiyaç vardır. Yoksa, aynı vebale ortaklık kaçınılmazdır. Tarihimizden kişiler(Abdülhamit) ile aynı kader anlayışı, işleyiş ve algısı oluşturmak sakat bir yaklaşım, demokrasi ile alakası olmayan saçma-sapan bir tezdir. Bu bağlamda 'devirmek' tabiri özellikle kullanılmakta, dış güç diye uydurdukları,(on sekiz yıldır uğraşmayan) ''dün Abdülhamit hanı hedef alanlar bu gün başkanımızı devirmek istiyor'' tezi ile monarşi- oligarşi ile demokrasi yan yana kullanmaktan katiyen imtina etmemektedirler. Kaldı ki; son iki yıldır otokrasiye evrilmiş bir yönetim anlayışı ile idare olunmaktayız. Seçim ile gelen, seçim ile gidecek. Birileri gidecek, birileri gelecek, bütün mesele bundan ibarettir. Hak ve hakikate sahip çıkmayıp, heves ve hevaya, mal-mülk edinmeye ve tamaha sarılıp, devleti ve dini istismar etmek de ekonomik olmayan tezler gibi çökecek, ''ENFLASYON YOK,GİZLİ HAYAT PAHALILIĞI VAR'' ''ekonomi salt rakamlardan oluşmaz, gözlerdeki ışıltıdır'' diyen siyasi ve iktisadi anlayışlara nihayet bulacaktır, şerh olsun” dedi.